Nikah Akdinin Temeli
İslâm hukukunda nikâhın temeli sayılan rüknü, “icab ve kabul”dür. Yani taraflardan birinin açıkça evlenme teklifini dile getirmesi, öbür tarafın da bu teklifi kabul ettiğini beyan etmesidir. Ayrıca müslümanların nikâhında âkil-bâliğ ve müslüman en az iki erkeğin veya bir erkekle iki kadının şahit olarak aynı yerde bulunması lazımdır. Şahitler nikâh akdinin başta gelen şartıdır.
İslâm’a uygun nikâhta evlenecek asil adaylar veya onların vekilleriyle şahitler dışında, evlenme akdini yapmak için ayrıca bir memur veya din görevlisine ihtiyaç yoktur. Evlenecek adayların veya onların temsilcisi olan velilerinin yahut vekillerin doğrudan icab ve kabulde (evlenme sözleşmesinde) bulunmaları kâfidir. Mesela şahitler huzurunda evlenme adaylarından biri: “Seni nikâhlı eşim olarak kabullendim” dese, diğeri de: “Ben de bu evlenmeyi kabul ettim” demiş olsa, evlenme akdi gerçekleşmiş olur. (Şafiîlere göre, kadının yerine erkek velisi sözleşmeyi yapar.)
Ancak bu işlemi yeterince bilen birisinin evlenenlerle soru-cevap şeklinde evlenme sözleşmesi yapması, öteden beri güzel bir usül olarak devam etmektedir. Ne var ki, bu işlemde asıl hüküm evlenen adayların kabul ve irade beyanlarına bağlı olduğundan, nikâhta aracı olan üçüncü şahsın sözleri kendi başına bir hüküm ve netice doğurmaz.
Nikâh bedeli (mehir) olarak günün şartlarına uygun maddi bir degerin ödenmesi ayrıca vaciptir. Fakat nikâh anında mehrin anılması -müstehab olmakla beraber- şart değildir. Nikâh akdinin başında Besmele, hamdele ve sonun bir dua ile baglanması da müstehabdır. Bunların hiçbiri nikâhın sihhatiyle ilgili degildir, bunlar olmadan yapılan nikâh da yeterli ve geçerlidir. İcab ve kabulün birer kere yapılması kâfidir, üç defa tekrarlamak gerekli değildir.
Türkçe yapılan nikâh akdinin şimdiki zaman siğasıyla (mesela ‘kabul ediyorum’ ifadesiyle) olması da, geçmiş zaman siğası (‘kabul ettim’ ifadesi) gibi geçerlidir. Fakat geçmiş zamanla ifadesi daha uygundur.
Resmi Nikahın Durumu
Bugün genelde belediye memurları tarafından yapılan ve “medenî nikâh” dediğimiz resmi evlenmelerde tarafların kendi rıza ve beyanı ile işlemin mutlaka görevli memur önünde yapılması zorunludur. Bu işlemde soruların muhatabı doğrudan evlenmeye aday asillerdir. Bunların yerine veli veya vekiller kabul edilmemektedir.
Resmî nikâhta nikâh memuru, aralarında bir evlenme engeli olmayan nişanlılara şahitler huzurunda şöyle sorarsa: “Falan kişiyle evlenmeyi (nikâhlanmayı, eş olmayı) kabul ediyor musunuz?” Nişanlilar da: “Evet, kabul ediyorum” veya “kabul ettim” şeklinde cevap verirlerse, bu nikâh dinen de geçerli olur. Çünkü nikâhın temeli olan icab ve kabul açıkça ifadesini bulmuştur. Cevap olarak sadece “evet” denilmesi de maksada yeterli olur.
Memur şöyle sorarsa: “Falan kişiyle evlenmeyi istiyor musunuz?” Nişanlılar da “Evet istiyorum” diye cevap verirse; memur ise: “Ben de arzunuza uygun olarak sizleri evlendiriyorum ve sizi karı-koca ilan ediyorum” derse, o anda iki tarafın vekili hükmüne geçerek Hanefîler’e göre tek taraflı icab ifadesiyle evlenme akdi gerçekleşebilir.
Şafiî mezhebinde ise, kadının nikâh akdi ancak erkek velisi yahut velinin erkek vekili tarafından iki taraflı yapılabilir. Bu duruma göre yukarıdaki nikâh şekillerinde nikâh memuru erkek olur da, velinin vekili olarak kabul edilse bile, kızın yerine bizzat icab-kabul ifadesini üstlenmedikçe muteber olmaz. Fakat Hanefî mezhebini taklid suretiyle olunca, buradaki sözleşmeler onlar için de geçerli sayılır.
Nikâh memurunun “şu kanun ve kurumun bana verdigi yetkiyle…” şeklindeki ifadeleri, dinî yönden bir hüküm taşımayan sözlerdir.
Resmi nikâhta uygulama hatasından dolayı islâmî nikâha ters düşen taraflar olursa, dinen muteber olmayacagından, ayrıca dinî nikâh bir zaruret olur; degilse müstehab olur. Böylece evlenme işlemi ibadet vasfını da kazanmış olur.
Nikah Nasıl Bozulur?
Müslüman erkek veya kadından biri -Allah korusun- iman dairesinden çıkıp “mürted” olsa, bu durumda nikâh doğrudan bozulup, evlilik bağı çözülür. Fakat dinden çıkma durumunda bozulan bu nikâh boşanma değil, nikâhın feshidir yani yok olmasıdır. Bu ise boşanma sayısını etkilemez. Yalnız erkeğin kendi sebep olduğu boşanma hali dışında, her iki eşin sebep olabildiği bu gibi nikâh feshinde, üç kereden çok fazla da olsa, herbirinde nikâhın yenilenmesi mümkündür.
Yine bilinen fıkhî bir gerçektir ki, mürted olmuş kişinin dinen hiç kimseyle nikâhı sahih değildir. Önce müslümanken evlendikten sonra dinsiz olan kimse de derhal nikâhından kopmuş olur; bu durumdaki kimseyle evlilik hayatını sürdürmek helal olmaz.(1) Ancak imanı bozulan eşin, tevbeyle iman tazeledikten sonra şartları çerçevesinde nikâhını da yenilemesi lazımdır. Sadece tevbe etmekle nikâh tazelenmiş olmaz.
Müslüman erkeğin ehl-i kitap denilen -dinine bağlı- yahudi ve hıristiyan kadınlarla evlenmesi, kerahetle de olsa caizdir, geçerlidir. Ancak müslüman kadının, müslümandan başka hiç kimseyle evlenmesi caiz değildir, bâtıldır.
Adı müslüman olup müslümanlık iddiasıyla yaşadığı halde baştan beri mezheb ve itikadı küfür üzere olan, ismen müslüman fakat aslen kâfir bulunan batıl inançlı kimseler ehl-i kitap olarak kabul edilmez. Böylelerinin kendi aralarındaki nikâhları ise geçerli kabul edilir.
Bilerek veya bilmeyerek küfre düşülüp imanın ve nikâhın bozulması, yahut dikkatsizce sarfedilen bazı sözlerden dolayı boşanmanın meydana gelmesi ihtimalden uzak değildir. Zaman zaman tevbekâr olup iman tazelemek lüzum ettiği gibi, evliler için ihtiyaten nikâh yenilemek de yerinde olur.
Nikah Nasıl Tazelenir?
Nikâhın sıhhatine bir şüphe düştüğü zaman, şartlarına uygun olarak yenilenmesi isabetli olur. Böyle ihtiyatî bir nikâh için, ayrıca nikâh bedeli mehir ödemek de gerekmez.
Nikâh tazeleme, bilinen nikâh akdinin aynısıdır. Yani akil-baliğ en az iki erkek şahit yanında, evlenen tarafların birbirlerini eş olarak kabullendiklerini ifade etmeleridir. “Ben de nikâhını kabul ettim” gibi.
Nikâh yenilemede işin daha kolay şekli şöyledir: Erkek, nikâhını yenilemek için eşinin vekâlet ve rızasını alır. “Ben mevcut eşimi, onun rızasıyla yeniden kendime nikâhladım” der. Böylece nikâh yenilenmiş olur. Bir de dua niyetiyle “Fatiha” okumak iyi olur.
Şu var ki Şafiî mezhebinde, kadının ancak erkek velisi veya velinin erkek vekili karşı tarafla nikâh sözleşmesini yapabilir. Buna göre kadının nikâh düşen velisi, onu kendine nikâhlayamaz. Velisinin vekâletini ve kadının iznini almış damat adayı da, kendisi için o kadının nikâh akdini yapamaz.(2) Fakat gerekirse bu meselede Şafiîler de Hanefîler’i taklid edebilirler.
Bazan camilerde ve benzer topluluklarda, “Allahümme innî ürîdü…” (Allahım ben istiyorum ki…) diye başlayan ve imamla birlikte cemaatin uğultu halinde tekrarladığı bir nikâh tazeleme şekli vardır. Bu durumda imam haricinde cemaatin söyledikleri, yetersiz telaffuzlarla ve şahitlik yönüyle de anlaşılmaz gürültülerle birbirine karışmaktadır. Bu durum, bir hatırlatmanın ötesinde nikâh yenileme için yeterli olamaz.
Ancak eşinden nikâh vekaletini almış bir-iki kişi, imamın yanına çıkarak onunla birlikte veya kendi başlarına cemaate karşı: “Ben mevcut eşimi, onun rızasıyla yeniden kendime nikâhladım” demiş olsalar, nikâhları yenilenmiş olur.
(1) Bedaiu’s Sanai, 3/458; Fethu’l-Kadir, 3/394, 406.
(2) el-Maverdî: el-Hâvi’l-Kebîr, (Beyrut-1994), 9/128; el-Begavî: et-Tehzîb (Beyrut-1997), 5/286.