Evlenme ve Evlendirme
Nişanla İlgili Hususlar
Nişanlanma, iki taraf arasında evlenme vaadidir ve evliliğe başlangıç aşamasıdır. Nikâh olmadan, sadece nişanlanmakla evlilik hükümleri meydana gelmiş olmaz. Nişanlılar da evlenmeye mecbur edilemez. Gerektiğinde bu nişan bozulabilir ve adaylar başkasıyla evlenebilirler. Yani yetişkin nişanlılar gerekirse bu nişandan vazgeçme ve başkasıyla evlenme yetkisine de sahiptirler.
Fıkhî hükümler gereğince nişanlılardan biri vefat ettiği zaman veya nişan bozulduğu takdirde, kız tarafına “mehir” hesabına dahil olarak verilmiş şeyler mevcut ise aynen, harcanmışsa bedeli geri istenebilir. Çünkü mehir namına damat tarafından verilen eşya bir çeşit nikâh bedelidir, evlenen kadının kendisine mahsus bir hakkıdır. Evlenme olmayınca bu hak geri verilir.
Hediyelerin durumuna gelince;
– Nişanlılardan birinin ölümü sebebiyle nişan bozulduğu zaman, birbirine verilmiş olan nişan hediyeleri geri alınmaz.
– Vefat halinden dolayı değil de taraflardan birinin vazgeçmesiyle nişan bozulmuşsa, iki tarafın verdiği hediyeler mevcut ise geri alınabilir. Fakat hediye olarak verilen şeyler harcanmış, zayi olmuş veya hediye alanın mülkünden çıkmış ise, artık bunlar geri istenemez.(1)
Başkasının nişanlısı veya nikâhlısına, boşanıp da iddetini beklemekte olan kadına evlenme teklifinde bulunmak ve bu durumda olanlarla nişanlanmak caiz değildir. Meşru ve haklı bir mazerete dayanmadan nişanı bozmak da, sözünden ve anlaşmadan dönmek olacağından doğru değildir.
Nişan döneminde evlenme merasiminden önce nikâh yapılması da meşrudur. Fakat bunun günümüzde bazı mahzurları görülmektedir. Uygun olan, ihtiyaç ve zaruret olmadıkça, nikâhın düğün sırasında ve resmî nikâhtan sonra olmasıdır.
Evlenmede Vekalet
Vekil, başkasının yerine onun izniyle iş yapan kimsedir. Nikâh işi asiller (evlenen kimseler) veya onların velileri tarafından yapıldığı gibi, nikâh yapanlardan biri asil veya veli, diğeri vekil yahut her iki taraf da vekil olabilir. Mesela evlenecek iki tarafın vekillerinden biri şahitler huzurunda öbür tarafın vekiline, “vekil olduğun falan kimseyi, vekili bulunduğum falan ile nikâhladım” deyip, öbür vekil de “ben de kabul ettim” dese, evlenme yapılmış olur.
Evlenme hususunda vekilin âkil olması şart değildir (Şafiîler’e göre şarttır). Vekil gösterirken şahit de şart değildir; fakat bunda da nikâhta olduğu gibi şahitlerin bulunması iyidir. Bilhassa müvekkilin (vekil yapanın) bunu inkâr etmesinden korkulursa, bu şahitlik lüzumlu olur.
Vekil, nikâh işleminde müvekkilin isteğine aykırı iş yapamaz. Mesela müvekkilin belirttiği şahıstan başkasını ona nikâhlayamaz. Böyle aykırı durumlarda eğer müvekkil buna razı olursa nikâh geçerli (sahih) olur, aksi halde olmaz. Aynı zamanda vekil, istediği kimseyle müvekkilini evlendirmeye izinli olsa bile, kendisiyle veya ebeveyn ve çocuklarıyla (usûl ve füruuyla) nikâhlamaya ayrıca izinli olmadıkça müvekkilini kendisine veya usûlfuruuna nikâhlayamaz. Müvekkil sonradan buna rıza gösterse de olmaz.
Vekil müvekkilinden izinsiz olarak başkasını vekil yapamaz. Bir kimse iki kişiyi birden vekil yapsa, bunlardan biri, diğeri olmadan nikâhı yapamaz, ikisinin de olması gerekir. Müvekkil vekilini azledebilir. Vekilin vekilliği, bu vazifeden çıkarıldığını haber alıncaya kadar devam eder.
Bir kimse tek tarafa vekillik yapabileceği gibi, iki tarafın da vekili olabilir. Ayrıca bir tarafan asil, diğer taraftan vekil; bir taraftan veli, diğer taraftan vekil olabilir.(2)
Evlenmede Kefaet
Kefaet denk olmak demektir. Kefaet durumuna sahip kimseye de “Küfu” denir. Nikâh hususunda, kız tarafından erkek tarafında kefaet aranır. Erkeğin kefaeti, onun bazı vasıflarda alacağı kadına denk veya ondan üstün olmasıdır. Gerçi evlenmede böyle bir denklik nikâhın sıhhati için şart değildir. Birbirine denk olmayanların evlenmesi de prensip olarak caizdir. Fakat bu denkliğin imkan nisbetinde sağlanması faydalı ve lüzumludur.
Esas olarak kefaetin arandığı yerler altıdır:
1- Neseb: Nesebce (soyca) aşağı derecede bulunan bir erkek, şerefli ve asil bir kadına denk sayılmaz. Fakat bu mesele Arap ırkına mahsus görülmektedir. Çünkü onlar nesebe çok değer verirler. Diğer kavimlerde bu husus aranmaz.
2- İslâmiyet: Yalnız kendisi müslüman olan erkek, babası da müslüman bir kadının dengi sayılmaz. Ancak bu madde, Araplar dışındaki topluluklarda önemli sayılmaktadır.
3- Hürriyet: Hür olmayan ve babası köle veya azatlı olan erkekler, kendisi veya babası hür olan kadınların dengi sayılmaz. Fakat bugün kölelik olmadığından, bu maddenin hükmü kalmamıştır.
4- Diyanet (dindarlık): Fasık, haram işlerle meşgul ve namazdan uzak bir erkek, takva ve ahlâk sahibi (saliha) bir kadının dengi sayılmaz. Burası önemlidir.
5- Mal: Eşinin mehir ve nafakasını sağlayamayan erkek, evleneceği kadının dengi sayılmaz. Fakat bunları temin edebilen erkek, kendisinden çok zengin kadına da denk olabilir.
6- Meslek: Halk nazarında aşağı dereceden sayılan bir meslekte çalışanlar, mesleki itibarı yüksek kimselerin kızlarına denk sayılmazlar. Şehirli-köylü, genç-yaşlı, güzel-çirkin gibi hususlarda kefaet aranması esas değildir. Bununla beraber her hususta dengeli bir eşitliğin bulunması gayet güzeldir. Şafiîlere göre kefaet, ayıplardan selâmet, hürriyet, nesep, iffet ve meslekte aranır.(3)
Evlenmenin Şartları
Nikâhın sahih olması için aşağıdaki şartlar gereklidir:
1- Evlenecek kimselerin “evlenme engelleri” denilen hallerden uzak olmarı şarttır. Mesela süt kardeşler birbiriyle evlenemeyeceği gibi, evli bir kadın da başkasıyla evlenemez.
2- Nikâh akdi yapan iki tarafın, bu işleme aklı eren ve evliliğin ne olduğunu bilen “mümeyyiz” kimselerden olması şarttır. Velisinin izni olmadan kendileri için nikâh yapanların ise, ayrıca ergenlik çağında yetişkin kimseler olması lazımdır.
3- Nikâh sözleşmesi yapan iki taraftan her birinin sözünü diğerinin de işitmesi şarttır. Sağır ve dilsizler hariç.
4- Hanefî mezhebine göre nikâh anında, müslüman, akil-baliğ en az iki erkeğin veya bir erkek iki kadının şahit olarak bulunması şarttır. Diğer üç mezhebe göre iki şahidin de erkek olması gerekir.
5- Şahitlerin nikâh sözleşmesini birlikte işitmiş olmaları şarttır. Şahitler sağırsa olmaz. Sözleşme lisanını anlamış olmaları da gerekir.
6- Yetişkin, ergenlik çağında olan kızın evlendirilmesinde (Hanefî mezhebine göre) onun rızasının alınması şarttır. Diğer üç mezhepte erkek velinin rızası yeterlidir.
7- İcab ve kabülün aynı mecliste olması şarttır. Bir mecliste teklif sözü olan icab yapıldığı halde öbür taraf kabul etmeden oradan ayrılsa veya o anda vaziyet değişikliği sebebi olan başka şeylerle meşgul olsa, artık o teklife verilen cevap hükümsüz olur. Gemi ve uçaklar müstesna, yaya veya araçla yürürken yapılan icab-kabul de böyledir.
Şahitler huzurunda sözsüz olarak yazışmayla yapılan nikâh da geçersizdir. Ancak birisinin, “benimle evlen” gibi evlenme teklifini yazan bir mektubu şahitler huzurunda seslice okunsa ve teklifi alan da orada “kabul” cevabını verse, icab ve kabul aynı yerde bulunmuş olacağından, bu nikâh sahih ve geçerli olur.(4)
(1) Hukuk-u İslâmiyye Kamusu, 2/12-13
(2) el-Mebsut, 5/15-22; el-Hindiyye, 1/294 vd; et-Tehzib (Begavî), 5/285-87
(3) Bedâi, 3/574-584; el-Mebsut, 5/22-30; Muğni’l-Muhtac, 3/219-225
(4) el-Muğni, 7/337-343; el-Fıkhu ale’l-Mezahib, 4/18-28; el-Hindiyye, 1/267-270.