Fitre ve Hükümleri

Fitre ve Hükümleri

Fitre (fıtra, fıtr sadakası), vacip olan bir sadakadır. Vacip oluşu kesin hadislerle sabittir. Fitre iki öğünyemek karşılığı olarak, ramazanda veya bayramda müslüman fakirlere gıda maddesi veya para cinsinden verilir.

Hanefî mezhebine göre: Fitre, ramazan ayının sonuna, bayramın birinci günü sabahına yetişen ve dinin öngördüğü temel ihtiyaçlardan başka en azından nisab miktarı, yani 85 gr. altın veya karşılığı mal varlığına sahip olan her müslüman için zorunludur. Nisab miktarına malik olan kişiler çocuk veya deli olsalar bile, fitre vermekle yükümlüdür.

Zenginlik sınırı ölçüsü olan nisab miktarı mal varlığına sahib küçük çocuk veya mecnunların fitresi, onların parasından velileri tarafından ödenir. Bunların yeterli mal varlığı yoksa, velileri kendi fitreleriyle birlikte onların da fitrelerini ödemekle yükümlüdür.

Ramazan bayramının ilk günü, fecrin doğuşundan önce vefat eden, fakir düşen veya fecrden sonra doğan kimseye fitre vacib olmaz. Fitre vacib olduktan sonra, eldeki mal veya para telef olsa, fitre sorumluluğu kalkmaz. Ramazanda oruç tutamayanlara da fitre vaciptir.

Bir kimse, kendi hanımının veya akil-baliğ çocuklarının fitresini vermekle mükellef değildir. Fakat onların rızasıyla kendi paralarından verebilir. Annesi ve babası için de böyledir.

Diğer üç mezhebe göre: Fıtır sadakası, ramazanın son akşamında, güneşin batmasından sonra zorunlu olur. Bunda zenginlik şartı aranmaz. Bayram günü ve gecesinde kendisine ve aile halkına yetecek temel ihtiyaçlarından fazla olarak, fitre miktarı mal varlığı bulunan kimseye fitre vacip olur. hanımının fitresini ödemek de kocaya aittir. Diğer hükümler, Hanefîler’de olduğu gibidir. (1)

 

Fitrenin Cinsi ve Miktarı

Hanefîler’e göre: Fitre dört cins maddeden verilir. Bunlar, buğday (veya buğday unu), arpa ve kuru üzümdür.

Bunların ölçüsü de şöyledir: Buğdaydan yarım ölçek, arpa, hurma ve üzümden ise bir ölçektir Hanefîler’in kabul ettiği bir ölçek, 3300 küsur gramdır. Çift elle dolu dolu altı avuç kuru üzüm bu ölçüye denk gelmektedir.

Dileyen, fitreyi kişi başına bu maddelerden belirtilen ölçülerde verir. İsteyen de bunların karşılığını para olarak verir. Zamanımızda para olarak vermenin muhtaçlar için daha uygun olduğu bilinmektedir.

Fitreden asıl maksat, bir kişinin iki öğün olmak üzere bir günlük yemek ihtiyacını karşılamaktır. Belirtilen fitreye esas maddeler arasında, para değeri bakımından bire on nisbetine varan, fiyat farkları görülmektedir. Memleketimizde buğday ve arpanın değeri düşükken, üzüm ve hurmanın değeri sekiz-on misli daha fazldır. Öyleyse bu durumu da hesaba katarak, imkan bulabilenlerin fitreyi ortalama bir fiyattan hesaplaması ve orta seviyede iki yemeklik bir kıymetle ödemesi maksada uygun olur.

Diğer üç mezhebe göre: Şafiîler, yukarıda adı geçen dört temel fitre maddesine şunları da katmışlardır: Pirinç, mercimek, nohut, bakla, darı, keş, süt ve peynir. Malikîler ise pirinç, darı ve keşle beraber mısırı da bu maddelere katarlar.

Üç mezhebe göre fitre, memlekette en çok tüketilen fitre maddelerinden, aynen madde olarak verilir, bedelleri verilmez. Hepsinde de bir fitrelik için, bir ölçek vermek gerekir. Hanefî mezhebinin dışındaki diğer mezheplerin esas aldığı ölçek, 2200 küsur grama denk gelir. İki elle dört avuç kuru üzüme denk gelir. (2)

 

Fitrenin Ödenme Vakti

Hanefîler’e göre: Fitre, Ramazan bayramının birinci günü, sabah vaktinin girişiyle vacip olur. Fakat fitrenin daha erken veya daha geç verilmesi de caizdir. Fitrenin asıl verilme zamanı ise, ramazan günleri ve bayramın birinci günüdür. Çünkü fakirlerin bayram sevincine ve ihtiyacına destek olur. O zamana kadar ödenememişse, bayramdan sonra da ödenebilir.

Diğer üç mezhebe göre: Şafiî, Malikî ve Hanbelîler’de benimsenen görüşe göre, fitre ramazanın son günü güneşin batmasıyla vacip olur. Bayramın birinci günü akşamına kadar ödenmesi gerekir. Daha fazla geciktiren günahkâr olur. Fakat yine de kaza olarak ödenir.

 

Şafiîler’e göre:

Fitre, ramazanın başından itibaren ödenebilir. Fakat Malikî ve Hanbelîler, ancak bayramdan bir-iki gün önceden ödenebileceğini kabul ederler.

Üç mezhepte, ramazanın son günü güneş battıktan sonra ölen kimse için ödenmemiş fitrenin borç kalacağı kabul edilir. Dolayısıyla onun adına ödenmesi gerekir. Bu vakitten sonra doğan veya müslüman olan kişiye ise fitre vacip olmaz.

Hanefîler’de ise, vakit olarak ramazan bayramının ilk günü fecrin doğuşu ölçü alınır; bundan sonra doğan veya müslüman olan yahut zengin olan kimselere fitre vacip olmaz. Sabahtan sonra ölen kimsenin ise ödenmemiş fitresi borç kalır.

Fitre vacip olduktan sonra, henüz ödeme yapılmadan mal varlığı yok olsa ve kişi fakir düşse, fitre sorumluluğu kalkmaz. Fırsat ve imkan bulununca ödenmesi gerekir. Fakat zekât ve öşür, o malın helâk olmasıyla borçtan düşer.

Üzerinde fitre ve zekât borcu bulunan kimse ölünce, bunların ödenmesi vârislerin isteğine bağlıdır, isterlerse öderler. Fakat ölenin ödeme için vasiyeti varsa, bıraktığı maldan bu borcun ödenmesi gerekir. (3)

 

Fitrenin Verileceği Yerler

Fitrenin verileceği yerler, zekâtta olduğu gibidir. Yani fakir ve muhtaç müslümanlara verilir. Fitre niyetiyle ayrılmış madde veya para, fakirin mülkiyetine verilir; yemek ikramı şeklinde olmaz. Fakire verirken, fitre olduğunu bildirmek gerekmez. Fitre verilecek kişideki harcanmış olan alacağı ona bağışlamak ise fitre yerine geçmez.

Bir kimse, fitreyi kendi çocuklarına, torunlarına, ana-babasına ve eşine veremez. Fakat diğer yakınlarına vermesinde mahzur olmadığı gibi, fakir akrabaya vermek daha da güzeldir.

Bir fitre bir fakire verilebileceği gibi, birkaç fakire de bölünebilir. Birçok kişi de fitrelerini bir fakire verebilirler. Fakat tek fitreyi bölüştürmeden vermek daha uygun olur.

Birkaç fitre, sahiplerinin izniyle karıştırılmış bir halde fakirlere verilebilir. Fakat ayrı ayrı verilmesi daha uygundur.

Fitreler, vermekle mükellef olanların bulunduğu yerdeki fakirlere verilir. Başka yerlere gönderilmesi de geçerlidir, fakat gereği yoksa mekruh olur.

Şafiîler’e göre, fitrenin yiyecek maddelerinden aynen verilmesi gerektiği gibi, zekât alabilecek sekiz gruba -veya onlardan mevcut olanlara- eşit olarak dağıtılması gerekli görülmektedir. (Zekât verilecek kimselerden bugün mevcut olanlar: Fakirler, miskinler, borçlular, yolda kalmışlar, Allah yolunda, yani cihad halinde olanlardır.)

Fitre ödemede Şafiîler’deki bu uygulamanın, bugün için kolay bir iş olmadığı malumdur. Öyleyse Hanefî, Malikî ve Hanbelîler’de -hatta bazı Şafiî alimlerince de- kabul edildiği gibi, herhangi bir fakire vermek yeterli sayılmalıdır.

Fitreler kâfirlere, dinden dönmüşlere, zenginlere, kurum ve derneklere verilmez. Fakat almaya layık olan fakirlere ulaştıran kurumlara bu maksatla verilebilir. (4)

 


(1) Reddü’l-Muhtar, 3/309-317; el-Mecmu’, 6/61-80; el-Muğnî, 2/646-651; Şevkanî: Neylü’l-Evtâr, 4/650-656.

(2) Kitabü’1-Fıkh ale’l-Mezahib, 1/534-537; Yusuf el-Kardâvî: Fıkhu’z-Zekat, 2/932-950; Abdülkerim Zeydan: el-Mufassal, 1/464-468; Omer Nasuhi Bilmen: Hukuk-i İslâmiyye Kamusu, 4/125.

(3) el-Fikhu’1-İslâmî, 3/2041-2042; Reddü’l-Muhtar, 3/311-314; el-Mecmu’, 6/84-88.

(4) Fıkhu’z-Zekat, 2/956-959; el-Fıkhu’1-İslâmî, 3/2048-2050; el-Mufassal, 1/468-469.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir