Diş Dolgusu ve Gusül
Hanefî mezhebine göre gusülde dişlerin yıkanması da farz olduğundan, diş dolgusu ve kaplamanın durumu bir mesele teşkil eder. Önce guslün farzlarından konuyu açalım.
Guslün Farzları:
Şafiîlerde, Niyet ve bütün bedeni yıkamaktır.
Hanefî ve Hanbelîlerde:
1) Ağzın içini çalkalayıp yıkamak,
2) Burna su çekip yıkamak,
3) Tepeden tırnağa vücudu yıkamak.
Malikîlerde:
1) Niyet etmek,
2) Tüm bedeni yıkamak,
3) Yıkarken ovalamak,
4) Bir tarafı kurumadan peşpeşe yıkamak,
5) Vücuttaki bütün kıllar arasına suyu geçirmek.(1)
Görüldüğü gibi guslün ittifakla ve kesinlikle farz olanı, bütün bedeni tamamen yıkamaktır. Diğerleri ihtilaflı ve “zannî farz” kısmındandır.
Fetva Mektupları
Son devrin büyük alimlerinden Muhammed Zahid Kevserî (ö. 1951), Düzce’li hemşehrilerine 1939’da Kahire’den yazdığı ve bundan yirmibir yıl önce Düzce’de onun yakınlarından bir zatın dosyasındaki eski türkçe el yazısı nüshadan inceleyip kopya ettiğim konuyla ilgili mektubunda aynen şöyle demektedir:
“…Parası olan dişini doldurtsun ve yaptırsın, hiçbir mâni-i şer’i (dinî engel) yoktur.
Merhum Ömer Nasuhi Bilmen de, 1959 yılında zamanın Gerede müftüsü Kemâleddin Üstün’e cevaben yazdığı ve şu anda Gerede’deki özel kütüphanesinde bulunan, el yazısı bir mektubunda şöyle diyor:
“Diş doldurma meselesi hakikaten mühimdir. Birçok kimseler mücerred (sırf) süs için dişlerini altın ile kaplatıyor veya altın ile yaptırıyorlar. Bu babda (konuda) bir zaruret ve hacet (ihtiyaç) bulunması lâzımdır. Cebîre (sargı) nasıl bir zarurete mebni câiz ise, bunlar da böyle bir zarurete mebni câiz olabilir…”
Bediüzzaman Said Nursî (ö. 1960) Hazretleri ise, bu konuda şunları yazıyor:
“Eğer mütedeyyin bir hekim-i hazıkın (dindar ve uzman bir doktorun) gösterdiği ihtiyaca binaen kaplama sureti olsa, altındaki diş ağzın zahiresinden (dışı hükmünden) çıkar, batın (iç) hükmüne geçer. Gusülde yıkanmaması, guslü iptal etmez. Çünkü üstündeki kaplama yıkanıyor, onun yerine geçiyor. Evet cerihaların (yaraların) üstündeki sargıların, zarar için kaldırılmadığından ceriha (yara) yerine yıkanması, şer’an o yaranın gasli (yıkanması) yerine geçtiği gibi, böyle ihtiyaca binaen sabit kaplamanın yıkanması dahi, dişin yıkanması yerine geçer…”(2)
Dolgu ve Kaplama Özelliği
Diş bağlama ve kaplamanın hükmü, fıkıh kaynaklarımızda “giyim” (lübs) bahsinde yer almıştır. Burada sallanan dişleri altınla sıkıp bağlamanın caiz olup olmayacağı hususunda izahat verilmiş, -çünkü altın süs erkeğe caiz değildir- fakat diş tedavisinde lüzum ve özelliğinden dolayı, gümüş gibi altın kullanmanın da caiz olduğu kabul edilmiştir.(3) Temel kaynakların hiçbirinde bu husus, gusülbahsinde söz konusu edilmemiştir.
Fakat son yüzyılda diş dolgusu ve kaplamanın yaygın ve geçmişten farklı bir özellik kazanmasından sonradır ki, üzerinde bazı şüphe ve tartışmalar doğmuştur.
Dolgu ve kaplamanın gusle engel olduğunu söyleyenler, bazı kaynaklarda kayıtlı olan, “Diş çukurundaki yemek kırıntısının altı ıslanmazsa gusül sahih olmaz” ifadesini esas almışlardır. Bunun dışında ortada kayda değer bir delil yoktur.
Diş kaplama ve doldurmayı gusle engel görmeyenler ise, şu sebeplerinden dolayı bunu caiz görürler:
1- Dolgu ve kaplamalar dişlere yerleştikten sonra, üstteki madde diş hükmünü alır.(4) Yıkama lüzumu, artık alttaki diş yerine kaplama ve dolgu üstüne intikal eder.
2- Temel kaynaklarda “şed” ve “tadbîb” (bağlamak ve kaplamak) ifadesiyle anlatılan arızalı dişleri altın yahut gümüşle bağlama, sarma veya kaplama, -bugünkü şekilde olmasa bile- caiz olarak gösterilirken, hiçbirinde altına su geçirme şartından bahsedilmemiştir.
3- Diş tedavisinin de küçümsenmeyecek bir ihtiyaç olmasından dolayı, gerektiğinde diş kaplama ve dolgusunun caiz olduğu ve bunun gusle zarar vermeyeceği ifade edilmiştir.
Sonuç:
1- Diş kaplama ve dolgusunun caiz olduğunu bildiren alimlerimizin görüşüyle rahatlıkla amel edilebilir. Ancak hiç mazeret yokken bu yola başvurmanın hükmü şüphelidir. Buradaki meşru mazeret, bir dişin zayi olma ihtimalidir. Bir de dolgu veya kaplama ihtiyaten hayız veya cünubluk halinde yaptırılmamalıdır.
2- Sabit kaplama ve dolguların caiz oluşundan şüphe edip de vicdanen rahatsız olanların, gerektiğinde çıkarılıp takılabilen protez dişlerden yaptırması uygun olur.
3- Dişlerinde mevcut kaplama ve dolgulardan şüphesi olanlar, gusül anında niyetlenmek şartıyla, Şafiî veya Malikî mezhebini taklid suretiyle de gusledebilirler. Çünkü gusülde ağzı ve burunu yıkamak bu mezheplere göre farz değil, sünnettir. Ancak onlara göre gusle niyet farz olduğundan, mezheb taklidinde niyet şartına da uymak gerekir.
Burada açıklanan maddelerden herhangi biriyle amel edilebileceğine göre, bu hususta ölçüsüz münakaşaların ve taassubun gereği yoktur.
(1) El-Cezîrî: Kitâbü’l Fıkıh ale’l-mezâhibi’l-erbaa (Kahire-1994), 1/94-96.
(2) Bediüzzaman: Risâle-i Nur Külliyâtı/Barla Lâhikası (İstanbul-1996), 2/1522.
(3) İbn-i Âbidîn: Reddü’l-Muhtar (Beyrut-1994), 9/521.
(4) El-Kâsânî: Bedâiu’s-Sanâî’ (Beyrut-1997), 6/524’te şöyle der: “Çünkü altın kaplama dişe tâbidir; tâbi olanın hükmü aslın hükmüdür.”