Cihad ve Önemi
Cihad, Allah rızası için İslâm uğrunda gayret sarfetmek, maddi ve manevi düşmanlarla gereği gibi mücadele etmektir. Cihad pek üstün bir ibadettir ve İslâm’ın altıncı şartı sayılır.
Kur’an-ı Kerim’de toplam yüz civarında cihad ayeti vardır ki, bunlardan bir ayetin meali şöyledir:
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler; size Allah’tan, Rasulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe/24)
Cihad, üç ana bölümde toplanabilir:
Nefis ve şeytanla cihad, Din düşmanlarıyla cihad, Kötülüklere karşı cihad. Bunlar da ayrıca çeşitlere ayrılır.
Yukarıda belirtilen cihadın birinci bölümü, her haliyle müslümanlar için ömür boyu farzdır, yani farz-ı ayndır. İkincisi genellikle farz-ı kifayedir; yani herkes için değil, bu cihada ehil müslümanların vazifesidir. Üçüncüsü ise, her mükellefin hal ve imkanına göre vacib olur.
Nefis ve şeytanla cihad beş türlü olur.
1)İslâm’ı doğru öğrenmekle,
2)İslâm’a uygun yaşamakla,
3)İslâm’ı tebliğ edip öğretmekle,
4)İmana aykırı şüpheleri defetmekle,
5)Haram arzu ve heveslerden sakınmakla.
Din düşmanlarıyla cihad da beş türlü olur:
1)Elle,
2)Dille,
3)Kalble,
4)Malî destekle,
5)İlim ve kültürle
Kötülüklere karşı cihad da beş türlüdür:
1)Elle,
2)Dille,
3)Kalble,
4)Sabırla,
5)Güzel siyasetle.
Cihadın temel özelliği, Allah yolunda güçlük ve zahmete katlanmaktır. İlâhî hükümlerin, hakkın ve iyiliğin hayata hakimiyeti için farz olan cihad, kıyamete kadar geçerlidir.(1)
Nefis ve Şeytanla Cihad
Nefis ve şeytanla yapılan cihad (mücadele) bütün müslümanlar için her zaman farzdır ve cihadın başında yer alır. İnsanın bütün hayatını kuşatan bu cihad, İslâm’ın başlangıcında, Mekke döneminden itibaren farz olmuştur. Buna “cihad-ı ekber” (büyük cihad)denmektedir. Bilhassa tasavvuf ehli buna çok önem verir. Beş mertebedir:(2)
1- İslâm’ın doğru öğrenilmesi: Denilebilir ki, hata ve günahların, İslâm dışı hallerin baş sebebi İslâm dininin doğru olarak bilinmemesidir. Öyleyse herkesin iman ve İslâm esaslarıyla, müslümanlığı öğrenme zahmetine katlanması farzdır.
2- İslâm’a uygun hayat: Her müslüman, nefsine ağır gelse de Allah’ın emirlerini tutmak ve yasaklarından kaçınmakla mükelleftir. Mesela beş vakit namazı vakitlerinde güzelce kılmak, hatta gece teheccüd namazlarına kalkmak önemli bir cihaddır. Gerektiğinde malî yardım için fedakârlık, güç şartlarda örtünmeye riayet, diline hakim olup gıybet ve gevezelikten sakınmak bir cihaddır.
3- Davet ve tebliğ cihadı: İslâm esaslarını, ilâhî emirleri insanlara duyurup belletmeye çalışmak mühim bir cihad görevidir. Başta en yakınları olmak üzere, sözünün geçtiği ve gücünün yettiği kadar İslâmî davet ve tebliğ, herkese gereklidir.
4- Şeytanî şüphelerden arınmak: Şeytanın vesvese vermesinden geldiği anlaşılan ve sağlam inanç esaslarına aykırı her türlü evham ve şüpheleri defetmek, bir gönül cihadıdır. Bunun için de gerekli bilgi ve imanla kuşanmış olmak gerekir.
5- Haram arzulardan uzaklaşmak: Baş düşmanımız şeytan, insanı zorla saptıramaz. Ancak kişi iradesini gevşeterek bir harama meyleder ve direncinde tereddüt gösterirse, o zaman şeytanın tuzağına düşer. Kesin bir karar ve iradeyle, haram ve kötülüğe karşı direnen kişi, nefis ve şeytanla olan bu büyük cihadda zafere ulaşır.
İslâm Düşmanlarıyla Cihad
Cihad denilince, en çok bu kısım akla gelir. Evet, cihadın başı nefis ve şeytanla cihad olunca, gövde ve omurgası da din düşmanlarıyla cihad olur. Bu cihad da beş türlüdür:
1- Elle (Canla-başla) Cihad: Güç kullanmaktır ki, silahlı ve askeri cihaddır. Devlet tarafından gayri müslim dış düşmanlara karşı yapılan savaştır. Aslında farz-ı kifayedir, belirlenmiş ordulara mahsustur. Ancak işgal ve topyekün savaşta herkese gerekir.
Bu savaş, müslüman ülkesiyle barış ve antlaşma halinde olmayan yahut antlaşmayı ihlal eden ve müslümanlara zulmeden saldırgan düşmanlara karşı, imkanlar ölçüsünde yapılır. Bundan maksat, ülke ve halkını korumak, İslâmî tebliğin de önünü açmaktır. Cihad gayesine uymayan savaşlarda yer alan müslüman fertler ise, İslâmî niyet ve gayretine göre cihad sevabı kazanır ve ölünce şehid olur.
2- Dille Cihad: Münafık veya kâfir din düşmanlarının, İslâm’a karşı yalan, iftira ve saldırılarının etkisini kırmak ve İslâm gerçeklerini topluma sunmak için lisanla ve yazıyla, basın-yayın, kitap-dergi televizyon ve internet gibi araçlarla yapılır.
3- Kalple Cihad: Başka türlü cihad ve mücadele imkanı bulamayan müslümanlar için, kalben İslâm düşmanlarına buğz etmek, onlara tepki göstermek ve müslümanların hak yolda galibiyeti için dua etmekle olur.
4- Malla (ekonomik) Cihad: Cihadla meşgul olanlara her türlü malî yardımda bulunmak cihad olduğu gibi, müslümanların güçlü ekonomileriyle içte ve dışta etkinlik sahibi olmaya çalışmaları, hayra hizmetetmeleri cihaddır.
5- İlim ve kültür cihadı: İslâm’ı tanıtmanın ve savunmanın en etkili yolu, zaman şartlarına göre ilim ve kültürdür. Askeri cihad için de eğitim, bilgi ve teknik donanım şarttır. Kültür savaşlarının öne çıktığı ve çok yaygınlaştığı, hatta ülkeleri istila ettiği bugünkü dünyada, ilim ve kültür cihadı ve bunun eğitimi ehli için kaçınılmaz bir görevdir.(3)
Kötülüklere Karşı Cihad
Kötülüklere karşı cihadın temeli, “emru bil-ma’ruf, nehyü anil-münker” denilen, iyiliği emretme ve kötülüğü men etme esasına dayanır. Toplum hayatında, böyle bir yaptırım ve denetime her zaman ihtiyaç vardır. Aksi halde sayısız kötülükler ortalığı kaplar, toplumun düzen ve huzuru kalmaz. “Kime ne” ve “neme lazım” anlayışı, İslâm’da yoktur.
Rasulullah Aleyhisselâm buyurur ki: “Bir kötülüğe şahit olan kişi onu eliyle önlesin. Buna gücü yetmezse diliyle engellesin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu da imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim) Bu işin mertebeleri şöyledir:(4)
1- Kötülüğü elle önleme: Yani güç kullanarak kötülüğün önlenmesi. Genelde devlet ve emniyet güçlerinin işidir, herkesin yapacağı iş değildir. Ancak bu iş, kişinin aile çevresinde yahut müdahalesinin kabul göreceği yerlerde herkes için olabilir.
2- Kötülüğü dille engelleme: Kötülüklere sözlü ve yazılı olarak karşı çıkmadır. Esasen bu konularda bilgi sahibi olanların işidir. Fakat kötülüğü (çirkinliği) herkesçe bilinen söz ve işlere karşı çıkmak, bu konuda söz imkanı bulan herkesin hak ve görevidir.
3- Kötülüğe kalple buğzetme: Kötülüğü elle veya sözle müdahale edip önleme imkanı bulunmayınca, buna karşı buğzetme, kalpten nefrele reddetme yahut bunun önlenmesi için dua ve temenni, bütün müslümanların vazifesidir.
4- Güzel sabırla karşılık: Sabrın aslı üçtür: İbadetleri yapmada, günahlardan sakınmada, musibet ve zorluklara katlanmada sabır. Çevreden gelen kötülük ve zahmetlere sabırla karşı koymak da buna dahildir. Bu sabırda da büyük hayır vardır.
5- Güzel siyasetle karşılık: Bu siyasetten maksad, şartlarına uygun usullerle ve idarî tedbirlerle, gelen kötülüğü savuşturmaktır. Ferdi olarak kötülüğe karşı iyilik de buna dahildir. Ehline mahsus güzel siyaset, bir çeşit cihaddır.
(1) İbn Kayyum: Zâdü’l-Mead, 3/5-12; İbnu Hacer: Fethu’l-Barî, 6/77; Heyet: Nadratü’n-Naîm, 4/1481-83
(2) Zâdü’l-Mead, 3/10; Nardatü’n-Naîm, 8/3303-3307; Abdülkerim el-Kuşeyrî: er-Risaletü’l-Kuşeyriyye, 97-101.
(3) M. Hamdi Yazır: Hak Dini Kur’an Dili, 2/28-41; Ö. Nasuhi Bilmen: Hukuk-ı İslâmiyye Kamusu, 3/354-58; T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, 7/527-534.
(4) Müslim, “İman”, 20/149; Nevevî: Şerhu Sahîh-i Müslim, 2/212-16; İslâm Ansiklopedisi, 11/138-141.