Gerdanlık ve Dua
Kadı Ebu Bekir isimli bir zatın, 1117 yılında Şam’da geçen şöyle bir hatırası anlatılmıştır:
“Hac esnasında Kâbe’yi tavaf ederken, inci bir gerdanlık buldum. Bir saat sonra, Harem-i Şerif’te bir adamın, bulana yirmi dinar vaad ederek o gerdanlığı aradığını duydum. Ben de o gerdanlığı ona teslim ettim. Vaad ettiği ödülü bana vermek istedi, fakat ben almadım. Adama, bunu sadece Allah rızası için yaptığımı söyledim. Bunun üzerine yüzlerimiz Kâbe’ye dönük olarak, şöyle dua etti:
– Ya Rabbi, onun ve benim günahlarımı bağışla! Bana onun iyiliğine karşılık verme imkanı ver!
Vedalaşıp ayrıldık. Bir zaman sonra Mısır’a, oradan da Mağrib’e gitmiştim. Mağrip’te büyük toprak sahiplerinden biri, arazi kiralarını toplama işini bana havale etti. Kısa bir süre sonra da bütün ihtiyaçlarımı üstlenerek beni kızıyla evlendirdi.
Ertesi gün, kızının takındığı ziynet ve mücevherler arasında bir zamanlar Mekke’de bulduğum gerdanlığı gördüm. Buna çok şaşırdım. Kafam bu işe takılmış, dalgın bir haldeydim. Yatak odasından çıkarken kayın pederim beni çağırdı ve hatırımı sordu. Yaptığı iyilikler için kendisine teşekkür ettim ama bir taraftan da gerdanlığı düşünüyordum. Dalgınlığımı görünce sebebini sordu. Dedim ki:
– Kızının gerdanlığı düşünüyorum. Yıllar önce hac sırasında Harem-i Şerif’te aynısını bulmuştum.
– Vay!.. Demek ki kaybolan gerdanlığı bana getiren sendin. Ne güzel haber! Allah bizi bağışlamıştır öyleyse. Çünkü ben, ikimizin günahlarını bağışlaması ve senin iyiliğine de karşılık verebilme fırsatı için Allah’a dua etmiştim. Şimdi malımı ve evladımı sana teslim etmiş bulunuyorum. Eminim ki ecelim de yaklaştı.
Sonra servetine beni vâris yapan vasiyetini hazırladı. Çok geçmeden de öldü. Allah rahmet eylesin.”
İbretler Kitabı